İnternet, bugün her alanda hayatın en önemli parçası. İş, okul ve sosyal yaşam dahil olmak üzere hiçbir anımızı internetten bağımsız geçiremiyoruz. İnternetten alışveriş yapıyor, internetten sohbet ediyor, internet ile sosyalleşiyor, film izliyor, müzik dinliyor, kitap ve gazete okuyoruz. Bu listeyi daha satırlarca uzatmak mümkün. Peki internet ne zaman hayatımıza dahil oldu, ne ara bu kadar önemli hale geldi hatırlıyor musunuz? İşte internetin hayatımıza dahil oluşunun dünden bugüne hikâyesi.
İnternet bugün tüm dünya için oldukça önemli. Bütün dünyada tüm süreçler internet ağları üzerinden işliyor. Peki, kimler internete bağlanmaya çalıştığımız yıllarda bilgisayarlardan yükselen o acı sesi hatırlıyor? Ya ekranı ve kasası masanızdan büyük bilgisayarları… ICQ numarasını aklında tutabilenler var mı? Şimdiki nesil pek bilmez ama chat odaları, MIRC, nickname gibi kavramlar bir neslin hayatında oldukça önemli yer tutuyor. Sonra MSN geldi, hepsinin tahtını salladı. Derken, Mark Zuckerberg’in imzasıyla Facebook ve ardından bir bir sosyal ağlar hayatımızın ortasına oturdu. Akıllı telefon ve tabletlerle birlikte mobil uygulamaların çoğalması interneti evimizden cebimize ve hatta çantalarımıza taşıdı. Artık her an, her yerde internetle yaşıyoruz. İnternetin olmadığı mekanlara oturmayı tercih etmiyoruz, yeni bir eve taşınırken elektrik ve sudan önce interneti bağlatıyoruz. İnternetin hayatımızın nasıl önemli bir parçası olduğunun kısa bir özetiydi tüm bunlar. Gelin şimdi de uzun tarihine bakalım.
İnternet Nedir?
Tarihine bakmak için öncelikle internetin ne olduğunu da açıklamak önemli. Ağlar arası haberleşme sağlayan sistemlere internet deniyor. Bu isim İngilizcedeki iki kelimenin birleşiminden, İnter (arası) ve net (ağ) kelimelerinden oluşuyor ve ağlar arası anlamına geliyor. İnternet, TCP/IP adı verilen internet protokolünü kullanarak iki ya da daha fazla bilgisayarın birbiriyle haberleşmesini ve dosya transferi yapabilmesini sağlayan bir sisteme dayanıyor.
Dünya üzerindeki ilk bilgisayarlar arası ağ yapısı 1969’da kurulan Arpanet ağ yapısı. Arpanet, Advanced Research Projects Agency Network (Amerikan Gelişmiş Savunma Araştırmaları Dairesi Ağı) kelimelerinin bir kısaltması. Arpanet, soğuk savaş döneminde askeri amaçlı oluşturulmuş bir ağ yapısı aslına bakarsanız. Ana görevi ise bağlı olan birkaç üniversitedeki araştırmacıların ağlar yardımıyla haberleşmesi ve dosya paylaşabilmesi. Yani Arpanet internetin babası dersek, abartmış olmayız. Ancak o dönemde kişisel bilgisayar kullanımı bu denli yaygın olmadığından kitleler henüz durumun farkında değildi. 1970-1980 yılları arasında internet hızlı bir gelişim gösterdi. Ancak hayatın ayrılmaz bir parçası olması 90’lı yıllara denk geliyor.
E-Mail ile Yazışma Dönemi
İnternetin hayatımıza dahil ettiği ilk devrim niteliğindeki değişiklik e-mail olmuş olabilir. Türkçesiyle elektronik posta. Elektronik postalar, manuel mektupların tahtını salladı ve sonunda yerine geçti. Artık günlerce mektup bekleme dönemi kapandı. İlk e-mail sistemi Ray Tomlinson adında bir yazılımcı tarafından 1972 yılında Arpanet için geliştirildi. E-mail sistemini oluştururken kullanıcı adı arasında kullanılan "@" simgesini tercih eden de Tomlison’du. Bakın sonra neler oldu: 1972 yılında uzak ağlardaki bilgisayar sistemlerine bağlanabilmek adına Telnet isimli ağ protokolü geliştirilerek kullanılmaya başlandı. 1973’te web sitelerinin, birbirleriyle veri paylaşımı yapabilmelerini sağlamak adına FTP protokolü geliştirildi. Daha sonra Telnet’in yetersiz kaldığı düşüncesiyle bugün de kullanılan TCP/IP (Transmission Control Protocol/Internet Protocol-İletişim ve İnternet Kontrol Protokolü), birçok bilgisayar üzerinden güvenli olarak eş zamanlı dosya paylaşımı yapmayı sağlayan bir sistem olarak tasarlandı.
Hikâyede Aşk Var
Dünya tarihinin pek çok önemli olayının odak noktasında aşk varsa, internetin icadında da aşk olması size garip gelmemeli! Evet, bugünkü internetin icadı da bir aşk hikâyesinden çıkıyor. Şöyle ki, Arpanet’in geliştirilmesinde önemli rol üstlenen genç bir matematik mühendisi olan Vinton Cerf, telefonla bile iletişim kuramayan sağır karısının durumuna çok üzülüyordu. Karısının, okuldaki çocuğu ile Arpanet ile iletişim kurabileceğini biliyordu fakat Arpanet o dönem sivil kullanımına açık değildi. O da Arpanet’in siviller tarafından kullanılmasına öncülük etti. Hatta internet ismini ilk olarak o kullandı. Sonrasında Amerika’da internet yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı. Tarih 1986 yılını gösteriyordu.
İlk Alan Adı: symbolics.com
İnternet gelişse de yine de ağlara bağlanmak sıkıntılıydı çünkü yüzlerce ağ vardı. Bu sorunu çözmek için Domain Name System, yani alan adları kullanıma açıldı. symbolics.com ise ilk alınan alan adı oldu. İnternet üzerinde ilk olarak indeks gibi sayfalar geliştirildi. Bugün dünya üzerinde 150 milyarın üzerinde alan adına sahip site olduğu öngörülüyor.
Web doğuyor…
1980’li yılların sonuna gelindiğinde artık internetin herkese açık hâle getirilmesi önemli bir ihtiyaca dönüşmüştü. Bunun için de ilk olarak Arpanet daha kullanışlı hale getirildi. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) çalışan bilgisayar mühendisi Tim Berners-Lee webin temellerini atan isim oldu. 1991 yılında ise dünya üzerinde WWW (W3) kullanılmaya başlandı. Lee, web için hybertext yapıda bir dil geliştirdi. O dile Hybertext Transfer Protocol (HTML) adı verildi.
Diğer sistemler gibi kapalı bir ağ yapısına sahip olmaması webin en büyük özelliğiydi. Böylelikle web sayfalarına ulaşmak kolaylaştı. WWW ile internet kişisel kullanımı çok hızlı bir şekilde yaygınlaştı. Pek çok şirket web için içerik ve yazılım üretmeye başladı ve web sitesi, web tarayıcı, HTML olmak üzere pek çok yeni kavram hayatımıza girmiş oldu.
İnternetin bu denli gelişimi ve giderek artan web siteleriyle durum karmaşıklaşmaya başlayınca arama motorları ortaya çıktı. 1995 yılında ilk olarak Yahoo! ile tanıştık. Bundan 3 sene sonra ise Google hayatımıza öyle bir giriş yaptı ki, bir daha çıkacakmış gibi görünmüyor.
Web, en parlak gelişim dönemini ise Web 2.0 ile 2000’li yıllarda yaşadı. Bu dönemde online alışveriş siteleri kuruldu, bankacılık işlemleri internet üzerinden yapılmaya başlandı. Ardından sosyal ağlar yaşamın merkezine gelip oturdu. Şimdilerde hepimiz Facebook, Twitter ve Instagram gibi ağlarla yatıyor, onlarla kalkıyoruz. Bununla birlikte internet bağımlılığı, dijital detoks gibi yeni kavramları da duymaya başladık. İnternetin hayatımızda daha neleri değiştireceğini ise artık zamanla değil çok kısa süre içinde göreceğiz.